Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının bütçesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinize saygılarımı sunarım.
Sözlerime başlamadan önce, özelleştirme adı altında iş yerleri peşkeş çekilen, bugün de demokratik haklarını aramak için Türkiyenin değişik noktalarından Ankaraya gelen işçilere reva görülen gaz bombalarını atma talimatını verenleri ayıplıyorum ve esefle izliyorum, kınıyorum, ayıplıyorum onları.
Değerli arkadaşlar, önemli ekonomik fırsatlar sunan ve yaklaşık 35 yıl önce başlayan bu proje 75 bin kilometre karelik bir alanı ve 9 ili kapsamaktadır. Başlangıçta Dicle ve Fırat nehirlerinden sulama ve hidroelektrik amaçlı projeler yapmakla planlanan GAP, 1980 yıllarının sonunda sulama, hidroelektrik, enerji, tarım, kırsal ve kentsel altyapı, ormancılık, eğitim ve sağlık gibi alanları kapsayan çok sektörlü sosyoekonomik bir bölgesel kalkınma programına dönüştürülmüştür.
GAPın en önemli bileşenlerinden biri olan GAP Toprak ve Su Geliştirme Programı kapsamında 22 baraj, 19 hidroelektrik santrali ve 1,8 milyon hektar alanı sulayacak sulama sistemlerinin yapımı öngörülmekteydi. Ancak sulaması hedeflenilen 1,8 milyon hektar arazinin 2008 yılı sonuna kadar ancak 287 bin hektarı sulanabilmiştir. Bu 287 bin hektar sulanan bölgenin 63,9 bin hektarı yedi yıllık AKP döneminde ancak gerçekleştirilebilmiştir. Şimdiye kadar işletmeye açılan sulama alanı planının ancak yüzde 15i gerçekleştirebilmiştir, planlananın ancak yüzde 15 olarak gerçekleştirilmiştir. Bu, çok düşük bir orandır. Küresel ısınma, ülkenin ekonomik durumu, bölgenin şartlarını göz önünde bulundurduğumuzda projenin bu kadar yavaş ilerlemesi kabul edilebilen bir durum değildir.
Değerli milletvekilleri, özellikle AKPnin ilk beş yıllık döneminde GAPa yapılanlara bakacak olursak kocaman bir sıfır görürüz. Bu süreç içerisinde projeye aktarılan kaynak her yıl bir önceki yıla göre azalmıştır. Bölge için önemi çok büyük olan sulama projelerinin ihale edilmesinden kaçınılmış, önceki hükûmetler döneminde ihale edilen sulama kaynaklarının sulama işlemlerine kaynak aktarımı azaltılarak kesintiye uğratılmıştır. Bu süreçte GAP âdeta kapanma sürecine girmiştir.
GAPın itici gücü olan sulama projelerinin gerçekleşme oranı AKP iktidarları boyunca yüzde 3 düzeyinde gerçekleştirilmiştir. Bu başarısızlıkta en büyük pay AKPnin iş başına gelir gelmez DSİde yapmış olduğu kıyımdır. DSİ yapılan üst düzey kıyımlarla içi boş, işlevsiz hâle getirilmiş, işlevsiz bir DSİ ile karşı karşıya kalmışız.
Bakınız, 2002 yılı sonuna kadar GAP bölgesinde sulamaya açılan 223 bin hektar idi. 2003 yılında 13 bin hektar sulamaya açıldı, 2004te 12 bin, 2005te
Değerli arkadaşlar, tabii bu sulama projeleriyle ilgili iş bilmezlik, vurdumduymazlık bununla da bitmiyor. Benim seçim bölgem olan Gaziantepte 1996 yılında Birecik Barajının gövde temel inşaatı ile birlikte Hancağız besleme kanalı ve Barak Ovası sulama kanalı inşaatına başlanmıştır. 2001 yılında inşaatı biten Hancağız Barajı besleme kanalının yüzde 95i tamamlanmış olmasına, Barak sulama kanalının ise yüzde 2lik kısmının tamamlanmasına rağmen, yüzde 95i tamamlanan Hancağız besleme kanalına 2008 yılına kadar su verilememiştir. Bu süre içerisinde, dökülmüş olan betonlar çürümüş ve işlevsiz hâle gelmiştir. 2008 yılında verilen suyun da yüzde 50si çatlayan bu beton kaçaklarından kaybolmuştur. Oysaki bitmiş olan Hancağız besleme kanalına su verilmezse bu kanallar yine çürümeye devam edecektir. Bu, israf edilmiş bir harcamadır.
Değerli arkadaşlar, bu da -net bir şekilde gösteriyor ki- AKPnin tarım ve sanayiyi bu ülkede çökertmek için ne kadar kararlı olduğunun bir göstergesidir. Kanallara suyun ne zaman verileceği, nasıl verileceği belirsizliğini korumaktadır. Barak Ovasına
Değerli arkadaşlar, tabii bu har vurup harman savurmanın nedenlerini şöyle değerlendiriyorum: Bugün hakkında onlarca suç dosyası olan bir Başbakanla karşı karşıyayız, evrakta sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık suçları. Sayın Başbakanın dosyası raflarda beklemektedir.
Bunun içerisinde bir şaşkınlık ve heyecan içerisine girmiş bir Başbakanı üzülerek… İki gün önceki Mecliste bir Başbakan izledik ki, ruh hâli bozulmuş, hırçınlaşmış acilen tedaviye ihtiyacı olan bir Başbakanı gördük. Evet arkadaşlar, ne diyor Sayın Başbakan? Meclis Başkanına tahakküm ediyor.
Ben gördüğüm gerçekleri söylüyorum, utanarak izlediğim bir tabloyu izah ediyorum buradan. Meclis Başkanına dönüyor, talimat veriyor. Nereden geliyor bu talimat? Bu talimat içindeki duyguyu açık ve net bir şekilde ortaya vuruyor Başbakan'ın. Geçtiğimiz dönem içerisinde de yaptı, “Çıkar şunları dışarıya” dedi, “Çıkar şunları dışarıya.”, “Şu grubu dışarıya çıkar.” dedi Meclis Başkanına. Ne demek “Şunları dışarıya çıkar.” demek? Bu diktatör ve zalim bir zihniyetin tezahürüdür ve işaretidir değerli arkadaşlar.
Başbakan bu Meclisi kendinin tahakküm edebileceği, kendinin yönlendirebileceği bir yapı içerisinde görmüştür. Ama sizleri görebilir, bizi göremez değerli arkadaşlar. Tabii ki Meclis Başkanı ve Meclis başkan vekilleri seçilirken “Şu başkan vekili seçilsin, şu başkan vekili seçilmesin.” diye talimat veren bir Başbakan bu hakkı da kendinde görür. “Cumhurbaşkanlığına kardeşim Abdullahı uygun gördüm.” diyen bir Başbakan. “Kardeşim Abdullahı uygun gördüm.” diyen bir Başbakan tabii ki bu Meclisi böyle görür. Ama halktan o tokadı yiyecektir, o cevabı alacaktır Sayın Başbakan.
Değerli arkadaşlar, halktan o tokadı yiyecek, o cevabı, o konuştuğu lafların cevabını alacaktır. Ne demek: “Kardeşim Abdullahı uygun gördüm.” Kimsin sen! “Kardeşim Abdullahı Cumhurbaşkanlığı için uygun gördüm.” Ben düzgün, inandığını, bildiğini söyleyen bir milletvekiliyim, milletten oy alarak gelmiş bir milletvekiliyim. Bunları ben söylemek mecburiyetindeyim değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, evet, tablo bu çerçeve içerisinde. Bugün, ülkemizde yoksulluk sınırı altında 17 milyon insan, açlık sınırı altında aç yatıp aç kalkan 2 milyon insan varken, biz, her gün Başbakanın ortaya çıkarmış olduğu yeni safsatalarla oyalanmaktayız değerli arkadaşlar. Her gün “açılım” adı altında, “saçılım” adı altında yeni yeni bir şeyler ortaya koymaktadır değerli arkadaşlar.
(LAF ATAN MİLLETVEKİLLERİNE CEVABEN)
Sizin demokrasi anlayışınız bu! Sizin demokrasi anlayışınız bu! Sizin demokrasi anlayışınız teslimiyettir, teslimiyet! Konuşma özgürlüğünü teslim etmiş bir grupla karşı karşıyayız. Konuşma özgürlüğünü bir tek kişiye teslim etmiş bir grupla karşı karşıyayız değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Yazık oluyor bu ülkeye! Tarımı göçürdünüz, sanayiyi göçürdünüz, ekonomiyi göçürdünüz!.. Bakın, burada da görülüyor değerli arkadaşlar: “Emekliler intibak yasası istiyor, sokaktaki Tekel işçileri dayak yiyor!
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.