Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı kuruluşlar olan Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü ile Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün 2011 yılı bütçeleri hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizlere ve ekranları başında bizi izleyen vatandaşlarımıza sevgi ve saygılarımı sunarım.
Değerli milletvekilleri, Maden ve Petrol İşleri bütçeleri konusunda konuşmadan önce bir konunun altını çizmek istiyorum.
Öncelikle öğrencilere yapılan zulmü, şiddeti, hoşgörüsüzlüğü şiddetle kınayarak sözlerime başlamak istiyorum. Kararttığınız gençlerin bu durumu eleştirmelerine saygıyla yaklaşmanız gerekir. “Parasız eğitim istiyorum.” şeklinde pankart açan öğrenciler dokuz aydır tutuklular. Bir pankart yüzünden gençlerin en güzel yıllarını cezaevinde geçirmesine ancak faşist zihniyetler göz yumabilir. “Elbisemi kirlettin.” diye dava açtığınız genç gibi milyonlarca gencin hayallerini, umutlarını kirletip, sonra da “Kimse ses çıkarmasın” diyemezsiniz.
Değerli milletvekilleri, birisi ülkemizin maden ve ham madde kaynaklarını, diğeri petrol ve doğal gaz kaynaklarını araştırarak ekonomiye kazandırmaktan sorumlu bu iki genel müdürlüğümüzün bütçeleri, geçen yıla göre yaklaşık yüzde 8 ile 11 düzeylerinde artırılmıştır.
AKP iktidarları döneminde çok uluslu lobilerin yönlendirmeleriyle maden, ham madde, petrol, doğal gaz kaynaklarının kontrolsüz bir şekilde özel sektöre açılmasıyla bu iki önemli genel müdürlüğümüzün işlevleri azaltılmıştır.
Değerli arkadaşlar, hepinizin de bildiği gibi, Türkiye iş kazalarında dünyada 3üncü, Avrupada ise 1inci sırada yer almaktadır. Özellikle maden kazaları son yıllarda önemli ve üzücü bir şekilde artmıştır. Bunun nedeni de Başbakanın dediği gibi kader falan değildir. Şüphesiz ki, bu kazalar ilk defa AKP döneminde de olmuyor. Ancak, her şeyi satma, özelleştirme zihniyetiyle hareket eden AKP iktidarları döneminde bu ölümlü iş kazaları, maden kazaları artmıştır. Sadece TTK maden kazalarında 2003-2010 yıllarında 118 işçimiz hayatını kaybetmiştir. Ne acıdır ki, 17 Mayısta Zonguldak TTK Karadon Maden Ocağında gerçekleşen patlamada hayatını kaybeden madencilerimizden 2sinin cesedi aradan geçen yedi aya rağmen, hâlâ çıkartılamamıştır. Bu acı bilançonun tek bir sorumlusu vardır, o da AKP Hükûmetidir. AKP Hükûmetinin özelleştirme, taşeronlaştırma, yandaşı zengin etme politikalarını bu işçilerimiz canlarıyla ödemiştir.
Bakınız, 2004 yılında yaptığınız düzenlemenin ardından 45 bine yakın ruhsat dağıttınız. Peki, bu ruhsatlar kime gitti? Tabii ki yandaşlara. Oto lastik ticareti yapan eski AKP il başkanına verilen maden arama ruhsat sayısı 245, aldığı ruhsatların kapsadığı alan
Buradan hepinize sormak istiyorum: Hayatlarını kaybeden madencilerimize, onların babasız kalan çocuklarına, gözü yaşlı eşlerine ilişkin bir vicdan muhasebesi yaptınız mı? Umurunuzda oldular mı hiç? Olsaydı eğer “Madencinin kaderi ölmek; güzel öldüler. Öleceklerini bilerek işe girdiler.” diyebilir miydiniz veya böyle diyenlere tepkisiz kalabilir miydiniz?
Değerli arkadaşlar, hepimiz çok iyi biliyoruz ki, madencinin, işçinin kaderinde ölüm yok. İnsan sağlığına ve hayatına daha fazla değer vererek, aklı kullanarak, teknolojiden yararlanarak, eğitime önem vererek, yandaşa değil ehil kişilere iş vererek, rant peşinden koşmayarak, taşeronlaşmaya son vererek, denetim mekanizmalarını etkili bir şekilde işleterek, yaptırımları artırarak, kârımı artıracağım diyerek işçi hayatını hiçe sayanları kollamayarak, madenlerimizi ve madencilerimizi bu çok uluslu firmaların kabaran iştahlarına teslim etmeyerek bu kazaların önüne geçebiliriz.
Değerli milletvekilleri, AKPnin yolsuzluğundan, aymazlığından, vurdumduymazlığından, her şeyi kendine yontan anlayışından, rantçılığından zarar gören, perişan olan tek kesim madencilerimiz ve işçilerimiz değil elbette. Çiftçilerimiz, emeklilerimiz, memurlarımız, öğrencilerimiz, sanayicimiz, her kesimden herkes perişan edildi. Ama AKP sözcülerinin söylemlerine bakılırsa tarım, hayvancılık, sanayi, her sektör âdeta uçuyor, her alanda rekor kırıyoruz.
Peki, ben buradan soruyorum sizlere: Tarım bu kadar iyi durumdaysa çiftçilerin traktörlerine, toprağına, evine neden haciz gidiyor? Çifçilerimizin dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanmasına neden göz yumuluyor? Sadece çiftçilerimiz değil, tüm vatandaşlarımız dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanıyor. Türkiyede benzinin rafineri çıkış fiyatı 99 kuruş, motorinin ki 103 kuruş. Satış fiyatlarına bakıyoruz: Benzin 3,85, motorin 3,24 TLye satılıyor. Yani benzin, rafineri çıkış fiyatının yüzde 389u, motorin ise yüzde 315i bir fiyata satılıyor. Aynı benzin Yunanistanda 2 dolar, Rusyada 0,80; ABDde 0,74; Libyada 0,17 dolar.Yani akaryakıtın Türkiyedeki satış fiyatı dünya rekoru kırıyor. Hani, AKPliler diyor ya “Dünya rekoru kırıyoruz.” İşte burada dünya rekorunu kırıyoruz.
Burada tam size has bir durum yaşanıyor. Hükûmet vergi kaybım olur diye indirime gitmeyince vergiden, Türkiyede üretilen benzinin yarısı tüketilemiyor. Tüketilmeyen benzin yurt dışına 99 kuruşa ihraç ediliyor. Yani Hükûmete göre bu yüzde 50lik satıştan vergi kaybı oluyormuş. Yani Hükûmet diyor ki: Benim vatandaşım yaklaşık 4 liraya tüketsin benzini, satamadığımı yabancılara ben 99 kuruşa veririm. Nedir sizin bu halka gareziniz? İrana “al ya da öde” kapsamında 2009 yılında ödenen para 602 milyon dolar. Vatandaşa kömür dağıtacağınıza doğal gaz fiyatında yapacağınız indirimle vatandaşın daha kolay ısınmasını sağlayabilirsiniz.
Tarım Bakanı diyor ki: Ekili alan, tarımsal ürün arttı. O hâlde neden pamuğumuzu Amerikadan, pirincimizi Taylandtan, tohumumuzu İsrailden alıyoruz? Hayvancılık konusunda dediklerinizi yaptınızsa 2009 yılı sonu itibarıyla toplam büyükbaş hayvan sayısı bir önceki yıla göre neden azaldı? Neden hayvan işal ediyoruz? Tarihimizde ilk defa kurbanlık koyunu işal eder duruma geldik dünyaya canlı hayvan ihraç eden bir ülke durumunda iken.
Peki, sanayimiz ne durumda? Türk sanayicisi üretimden vazgeçip giderek işalatçı konuma doğru ilerliyor. Geçen yıl ürettiği malın yüzde 70ini işal bileşenle üreten sanayicimiz bu yıl bileşenlerini yüzde 80e çıkarmıştır. Yani üretmeden tüketen bir topluma doğru gidiyoruz. KOBİlerin durumu perişan. Ekim ayı itibarıyla geçen ayın aynı dönemine göre yüzde 5,8 artışla 206.996 KOBİ sıkıntılı duruma düşmüştür. Esnaf perişan, çiftçi perişan, sanayici perişan, işçi perişan, memur perişan, emekli perişan ama AKP sözcülerine baktığımızda ülke refah düzeyi yükseliyor, şahlanma devam ediyor.
Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum.